15 Mart 2010 Pazartesi

Yorgunum

15 Mart 2010 Pazartesi
Kafam gittikçe büyüyor,
Beynim ağırlaşıyor
Gözlerim kafamın %1i sanki, belki... Gittikçe küçülüyorlar.
Görmüyorum, bulanığım, açamıyorum ki gözlerimi. uyuyorum.
Biri beynimi sıkıştırıyor.
Kafam kocaman, omuzlarımdan büyük.
Evimi, yatağımı istiyorum.

4 Ocak 2010 Pazartesi

Yeni Başlayan Bir Yıla...

4 Ocak 2010 Pazartesi
Yılın daha ilk günlerine ne de uygun bir şiir... 
Karar vermek ve uygulamak için ne kadar doğru bir zaman... 


Orhan Veli'yi seviyorum, onunla aynı ülkenin çocuğu olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Şiir yazabilmek gibi bir yeteneğim olsaydı bile, sırf bu şiire saygımdan, bırakırdım kalemi.


HÜRRİYETE DOĞRU
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar,
Donanmalar mı?
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...

                                              Orhan Veli Kanık

2 Ocak 2010 Cumartesi

Huzur Dolsun

2 Ocak 2010 Cumartesi
Keyifliydim, yosun kokusuyla karşılamıştım yeni yılı sahilimde. Havai fişekler, nar patlatmalar, kendi müziğini kendi yapıp dans eden insanlar, kucaklaşmalar, gülücükler… Güzel başlamıştı.
Hedeflerim vardı evet, sonsuz inancımla birleştirdiğim umudum da vardı… Bazılarını erteledim, bazılarına ulaştım... Belki kötü bir zaman yönetimim vardı ve 365 günü yettiremedim J
Öğrenemediğim şeyler de oldu evet, insanlara hayır diyebilme sanatı gibi. Özveri kontrolü gibi. Objektif olmayı beceremeyen, insan kılığına girmiş cehalet kapsüllerine sinirlenmeme sanatı gibi. Öğrenemedim…
Ailemden birini, kuşumu kaybetmenin acısını yaşadım, dolayısıyla ölmüş bir canı özlemeyi öğrendim.
Uzaktaki sevdiğim birine her istediğim an ulaşamayacağımı öğrendim.
Nakit yönetimi denilen elindeki parayla geçinebilme sanatını, yani paraya ihtiyaç duymadan yaşamayı öğrendim.
Ailemin varlığı yine gücüme güç kattı her zaman olduğu gibi. Onların varlığına her yıl olduğundan daha çok şükrettim bu yıl.

Yani özetle, sevmedim ben 2009’u. Neden bilmem, kendisinden hoşnut kalan çok kişiyle de karşılaşmadım…
Gidişine hüzünle bakışımın tek sebebi, bir ay sonra bir yaş daha büyüyecek olmam.

Ama yine aynı heyecanla, yeni hedeflerimle, inançlarım ve umutlarımla karşılıyorum taze yılı… Kararlarıma ışık olmasını, gönlümden geçenin avucuma konmasını, en ferah huzurumun eksik olmamasını, zorlukla da olsa beni arzuladığım her şeye sahip kılmasını diliyorum.
Ailemin, canım insanlarımın ve bu yazıyı okuyan herkesin sağlıklı, misler gibi huzurlu, mutlu bir yıl geçirmesini diliyorum.

17 Kasım 2009 Salı

Olmak

17 Kasım 2009 Salı
olmak
ya da olmuş gibi göstermek herşeyi
bir renkli gözlük camı gibi ince
siyahın en korkuncu kadar küstah
sanırım ayrılık kadar acıdır tekrar görüşmek
yeniden ayrılacağını bilerek
ancak sayılabilecek kadar çok zaman var
konuşacak hiçbir şey kalmayıncaya kadar
güne düşmüş yarasalar gibi aptal
ve şaşkın bir halde bakışmak
olmasını istemek
keşke olsaydı demekten
başka çare kalmamış
Yaşar Kurt

16 Kasım 2009 Pazartesi

Otobüs

16 Kasım 2009 Pazartesi
11 yıldır otobüs muavinlerinin “geeel gelll İstanbul istanbuull” nidalarının uçuştuğu, insanlarının “İstanbul’a iniyorum” cümlesini rahatlıkla sarfettiği Büyükçekmece semtinde ikamet etmekteyim. Diyeceğim o ki, henüz arabası olmayan bir insan olarak herkesten fazla kullanıyorum toplu taşıma araçlarını.
Keyifli yanları da var tabiî ki bu ‘kısa’ yolculukların (Büyükçekmece-Yenibosna arası min.45dk :)). Güzel yol arkadaşlıkları olabiliyor bazen. Müzik, kitap… çok keyifli hale gelebiliyor.

Ama insanların bazı saygısız, çirkin halleri nefret ettiriyor insan ırkından.

Şunlar gibi mesela;

1.Sakız çiğnemek. Özellikle erkeksen. Ya da kadınsan da…
Bir insanın en yapmaması gereken şey. Cak cak cak cak… Kulak tırmalayıcı. Hele o dil dışarı çıkıyorsa, işte o görüntü kirliliği... Aman allahım bir de balon yapıp patlatıyorsa oof oofff diyorum… İnsanlarla bu konuda tartışmaktan sıkıldığımdan, yeni çözümüm otobüsten inip yeni otobüs beklemek.
2.Sarımsak, soğan, pastırma vb. yiyeceklerin kokularını salgılamak. Mide bulandırıcı.
3.Yüksek sesle müzik dinlemek. Gürültü kirliliği.
4.Yüksek sesle konuşmak. Senin dedikodularını dinlemek zorunda değilim be kardeşim anla şunu.
5.Çevredekilere garip, sinir bozucu bakışlar atmak. Ne bakıyorsun?? Neye bakıyorsun???
6.Bozuk para ya da birbirine sürttüğünde ses çıkaracak herhangi iki şeyden biteviye, periyodik sesler çıkarmak.
7.Uyumaya lafım yok. Ben de yapıyorum bazen :) Ama insanın kendinden geçip kafasını yanındakinin omzuna düşürmeye başlaması çirkin ve komik bir görüntü.
8.Ter kokusu. Detay vermeye gerek yok tabi.
9.Yüksek sesle çalan cep telefonu. Kıs şunun sesiniiiiiiiiiiiiiiii!!!
10.İnsanların otobüse konserve misali tıklım tıkış doluştuğu zamanlarda, pencere açılmasına karşı, anti-oksijen insan moduna bürünmek.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Djanan Turan-Sormasaydın Keşke

12 Ekim 2009 Pazartesi


Son günlerde en sık dinlediğim şarkı bu.
Klip de, şarkı da çok keyifli, çok doğal :) Dinledikçe dinlenesi...
Ben çok beğendim...

9 Ekim 2009 Cuma

Ben Bir Garip Keloğlanım :)

9 Ekim 2009 Cuma


İşte benim en zaplayamadığım Türk filmi karakteri. Keloğlan. :)
Herkesin vardır böyle filmleri çocukluğundan. Kimisi için Şaban filmleridir, kimi Şener Şen filmlerinden kopamaz, kimi genel Yeşilçam tutkunudur.
Ben de Rüştü Asyalı’nın Keloğlan serisine bayılıyorum :)
Keloğlan serisi beş ayrı filmden oluşmaktadır.
Keloğlan Aramızda 1971
Keloğlan 1971
Keloğlan'la Can Kız 1972
Keloğlan İz Peşinde 1975
Ben Bir Garip Keloğlanım 1976

Bu beş filmi de kaçar kez izledim bilmiyorum :)
Çok çok saf, ama iyi niyetli, temiz köy çocuğu Keloğlan’ın komik hikayelerini anlatır. Ve müthiş bir Türkçe kullanılır.
Geçen gün Keloğlan’ın Aykız’a söylediği bir türküyü buldum youtube’da.
Ne kadar içten, sıcak, güzel… Aram pek iyi değildir türkülerle ama bu ayrı… :)
Paylaşmak istedim :)
 
Toz Gibi © 2008. Design by Pocket